Türkiye'nin İhtiyacı Olan Hapishane Seferberliği mi?
Türkiye'de gündeme oturan kriminal olaylarda dikkat çeken detay: Suçluların çok ciddi sabıkaları olmasına rağmen hapis yatmamış olmaları.
Danışmanlık yaptığım yabancı bir iş adamının danışmanı olan Filipinli bir yönetici ile Duterte meselesini tartışmıştım. Çok tartışmalı bir isim, faşizan uygulamaları destekliyor, uyuşturucu satıcılarının sokakta infazını savunuyor. Çok basit bir savunması vardı: “Ondan önce sokakların güvenliğini kimse umursamadı, artık sokaklar daha güvenli.”
Türkiye’de son aylarda, belki de son yıllarda dikkat çeken bir durum var: Toplumsal infiale neden olan haberlerde suçu işleyenlerin çok ciddi suçlardan sabıkaları var, yaşları genç olsa da ya hapis yatmamışlar ya da afla çıkmışlar. Gasp, yaralama, hürriyetten yoksun bırakma gibi çok ciddi suçları işleyen insanlar doğru düzgün hapis yatmadan sokaklarda gezmeye devam ediyor ve yeniden suça karışıyorlar.
Toplumsal algı öyle bir hale gelmiş vaziyette ki, doktora şiddetten tutun kadınlara karşı işlenen suçlara kadar herkesin ağzında bir “nasılsa cezası yok, üç beş yatar çıkarım” lafı.
Başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde cezasızlığın getirdiği yaygın suçlar, yaşanan acılar, dramlar.
Peki bu duruma nasıl geldik? Türkiye’de hapishane mi yok ki cezasızlık hukuk sisteminin temel bir özelliği haline geldi?
Aslında durum tam tersi:
Teyit’in1 araştırmasına göre Türkiye’de Nisan 2022’de Türkiye’de 314 bin 502 kişi hapishanelerde bulunuyor. Üstelik yine aynı tarihte ülkenin hapishane kapasitesi 275 bin 859 kişi, yani hapishaneler haddinden fazla insanla dolmuş durumda. Doğruluk Payı’nın2 verdiği bilgiye göre 2011 yılında 80 bin civarı olan hapishane nüfusu 2019’da 281 bin civarına geliyor.
Avrupa Konseyi’nin 2021 istatistiklerine3 baktığımızda gördüğümüz tablo Türkiye’nin 100 bin kişi başına düşen hapishane nüfusu istatistiğinde Rusya ile birlikte başı çekmesi.
Burada bir not düşelim: Doğruluk Payı’nın ilettiği TÜİK istatistiklerine göre düşünce suçlularının oranı hapishane nüfusu arasında çok düşük görünüyor.
Bu kadar sayıyı buraya yazmamın amacı aslında şu: Türkiye’de düzenli periyodlarla ilan edilen aflar olmasa, mevcut cezasızlık rejimine rağmen hapishane nüfusu çok daha yüksek sayılara erişecek. Avrupanın bu konudaki lider ülkesi olmayı bir kenara bırakın, muhtemeldir ki yarım milyonun üzerinde insanın hapishanelerde yaşadığı bir durum söz konusu olacak.
Mevcut hapishane kapasitesinin iki katına çıkarılmasının ekonomik bir maliyeti var: Yarım milyon insanın kalacağı yatak, yiyeceği yemek, erişeceği sağlık hizmeti, gardiyanı, elektriği, ısıtması, suyu… Ayrıca bu kadar yetişkinin ekonomiden çekilmesinin getireceği ekstra yük de cabası.
İşin bir de siyasi boyutu olacak elbette, kader mahkumlarının aileleri oy verecek, af talep edecek ve günden güne bu taleplerin oy karşılığı ciddi bir noktaya ulaşacak.
Elimizde imkansız bir denklem var. Mevcut yapı bile sürdürülebilir değilken hapishane nüfusunun iki katına çıkarılması gibi bir ütopyanın geçerliliği yok. Avrupa ülkelerinde olduğu gibi birçok suçu para cezasına bağlamanın da bir geçerliliği yok, zira ülkede vergi tahsil edebilen bir sistem olmadığı için, sürekli vergi ve sigorta primi affı çıktığını da hesaba katarsak bunun bir caydırıcılığının olmayacağını söylemek zorundayız.
Peki geriye ne kalıyor? Bilemiyorum, gerçekten. Haberlerde hapis yatmadan, ya da çok az ceza almış, afla çıkmış suç makinalarını okumaya, dinlemeye devam edeceğiz gibi duruyor. Cezasızlık ise günün sonunda insanları kendi önlemini almaya iterse? Devlet bu yüzden var ve en temel görevi bu, bakalım bu konuda neler yapılabilecek.
https://teyit.org/dosya-turkiye-avrupada-en-cok-mahpusa-sahip-ikinci-ulke#:~:text=Cezaevleri%20kapasiteleri%20ve%20yeni%20in%C5%9Faatlar,kapasiteleri%20275%20bin%20859%20ki%C5%9Fi.
https://www.dogrulukpayi.com/Page/Detail/bulten/turkiye-nin-cezaevi-istatistikleri?gclid=Cj0KCQjwvZCZBhCiARIsAPXbajtDO8vfKPO9pj0IWfhBWFLxc5-dinWxcuH41JLU32k_fWR2bn4an7oaAlrgEALw_wcB
https://tr.euronews.com/2022/04/05/2021-y-ll-k-ceza-istatistikleri-raporu-avrupa-da-en-fazla-mahkum-rusya-ve-turkiye-de-bulun