TÜGVA, Rövanşizm ve Muhafazakar Hassasiyetler
Yeni iktidar yolsuzluklarla mücadele etmeye çalışırsa kültür savaşlarını harlayabilir. Olası bir hukuk mücadelesi muhafazakarlara ve dindarlara karşı bir "rövanşist savaş" olarak algılanabilir.
Ekim ayının başında mahkeme kararı gereği TÜGVA’nın tahliye etmesi gereken binayı, Canan Kaftancıoğlu’nun deyimiyle TÜGVA’nın polisleri hukuk sistemine karşı korumuş, Türkiye’de artık tadı kaçmış bir şakaya dönüşen yargının kararlarına karşı emniyet teşkilatı bir direniş göstermişti.
Bu olayın üzerinden henüz bir ay geçmişken TÜGVA Papers denilebilecek bir sızıntı ortaya çıktı. Kaftancıoğlu sanki bir şeyler biliyordu da TÜGVA yapılanmasına bağlı polislerden bahsetmişti, zira belgelere göre Gülencilerle aynı taktiği izleyen TÜGVA yapılanması, yine siyasi iktidarın yardımıyla aynı taktikleri hayata geçirmiş, devlete ayan beyan “sızdığı” görülmüştü.
Şimdi burada gündemdeki bir başka tartışmaya odaklanalım.
Ali Babacan’ın, biraz da maksatından farklı algılanan “azgın azınlık” çıkışı, belediye etkinliklerinde yapılan vals dansının muhafazakarlarda yaratacağı rahatsızlığı dile getiriyor gibi algılanması sonrası ortaya çıkan, endişeli muhafazakarlar ve rövanşizm tartışması. Bu gündemin (Babacan’dan bağımsız bir şekilde) sürekli yeniden üretiliyor olmasını AKP döneminden sonrasına hazırlık olarak yorumlayabileceğimizi düşünüyorum.
Muhalefetin iktidara geldiğinde AKP döneminde yaşanan hukuksuzluklarla hesaplaşacağını söylemesi, Millet İttifakı partilerinin öyle bir niyeti olmasa da sanki muhafazakarlardan öç alacağına dair bir söylem gibi servis ediliyor. Bunun aslında çok basit bir sebebi var: Arzulanan şey hukuksuzluklarla mücadele edilmemesi ve AKP’nin kurduğu devlet sisteminin kalıcılaştırılması.
Türkiye benzeri bir durumu yaşadı. Bir zamanlar Gülencilerle mücadeleyi muhafazakar/mütedeyyinlere saldırı olarak görenler, olası bir iktidar değişikliğinde AKP döneminde yaşanan hukuksuzluklarla mücadeleleri de bu zeminde dile getirip kültür savaşında bir cephe daha açacaklar. Peki bunun temeli nedir?

Adını koymak zorundayız: AKP döneminde haksız atamalardan devlet kaynaklarının peşkeş çekilmesine kadar bu olgulardan faydalananlar neredeyse tamamen muhafazakar, mütedeyyin bireyler. Olası bir yolsuzluk operasyonu, haksız yere kamuya doldurulmuş insanların tasfiyesi gibi bir durumda görüntüde muhafazakar/dindar insanların devletten tasfiyesi gibi bir durum ortaya çıkacak.
AKP ve Erdoğan rejiminde gerçekleştirilen hukuksuzluklarla mücadele, yine o dönemin aktif aktörleri DEVA, Gelecek Partisi, ya da mütedeyyin kesimin temsilcilerinden olan Saadet Partisi’nin katılımı ve öncülüğünde yürütülürse bu algı biraz kırılabilir. Ancak DEVA ve Gelecek Partisi kadrolarının paydaşı oldukları rejimin günahları ile hangi seviyede hukuk mücadelesi verebilecekleri tartışmalı görülebilir.
Adil, hakkaniyetli, hukuk çerçevesinde ve olması gereken bir hesaplaşma, sırf önceki rejimin suçlarına bulaşanların bireysel kimlikleri yüzünden büyük ihtimalle gerçekleşmeden, toplumsal barış için feda edilecek gibi görünüyor.
Siyasetin temelinin kimlik, mekanizmasının aidiyet olduğu bir dünyada aksini beklemek de pek gerçekçi olmazdı, di mi?